Skip to main content

Bir ülkenin markalaşması, uluslararası toplum nezdinde söz sahibi olabilmesi ve raporlarda adının başta yer alabilmesi için hangi kıstaslar gözetilmeli ve planlar hayata nasıl geçirilmeli?

Bu konuda yapılmış pek çok arastırma var. Bunlardan en önemlisi her sene yayınlanan Futurebrand “Countrybranding” listesi. Bu listeye gore markanın oluşmasında en önemli etkenler şöyle sıralanıyor;
%35 kulaktan duyulanlar. (arkadaslarınızın ya da yakın çevrenizin size o ülke hakkında söyledikleri. Yaşadıkları tecrübeler), %18 Internet (İçeriği kullanıcı tarafından oluşturulmuş sitelerin ziyaret edilmesi), %13 Televizyon dizileri ve sinema filmleri ( Bakınız Mamma Mia, Lost, Avustralya), %10 gazete ve dergilerde çıkan makaleler, %3 TV, basın ve outdoor reklamları.
Yukarıdaki tüm yüzdeler bir ülkeye ilginin oluşmasındaki en önemli kanallar. Ayrıca entellektüel dünyası, politik hareketleri, çevre, tarih, kültür, insan hakları ve diğer konulardaki duyarlılığı gibi pek çok etken markalaşmayı güçlendiriyor.

Çağımızın buluşu internet, Türkiye’nin tanıtımı açısından yetirince kullanılıyor mu?

Internet, Türkiye’nin tanıtımı için yeterince kullanılmadığı gibi, bu sanal ortamda ülkemizin reklamını kötü yönde etkileyecek birçok bilgi ve görseller mevcut. Tüm bu bilgilerin önüne geçecek videoların ve imajların toplanması ve internetteki belli sitelere girişinin yapılması gerekiyor.

Çok yakın zamana kadar internet denildiği zaman akla, bilgi veren, iyi tasarlanmış bir internet sitesi geliyordu. Oysa son iki yılda içeriği kullanıcılar tarafından oluşturulmuş bir internet ortamının önem kazandığı görülüyor. Bu demek ki, kimse artık bir ülkeye gideceği zaman o ülkenin turizm bakanlığı tarafından yapılmış web sitesine başvurmuyor. Herkes Travelocity, Tripadvisor gibi sitelere girip, kullanıcıların o ülke ya da bölge hakkındaki yorumlarını okuyor veya Facebook, My Space gibi sosyal arkadaşlık sitelerindeki gruplar aracılığı ile o bölgeler hakkında bilgi alışverişinde bulunuyor. Yani bu da bize, günümüzün geçerli tanıtım stratejisinin, bu kanallar aracılığı ile uygulanan Gerilla (Viral) Pazarlama yöntemleri olduğunu gösteriyor.

Öte yandan Google Maps ve Google Earth üzerinde artık dünyanın her yerinde gezmek ve daha önceden gideceğiniz yerleri görmek mümkün. Pek çok potansiyel turistin sıklıkla yaptığı bir şey bu. Oysa Türkiye hakkında diğer ülkelere kıyasla çok daha az video ve imaj yüklenmiştir bu sitelere. Zaten olanlar da turizm nitelikli değil. Biz bu pazarlama tekniklerini Hollywood filmleri için uyguluyoruz. Benzer önerilerimizi Turkiye Turizm Tanitimi ihale sürecinde sunduk. Sayin Bakan bu konu hakikinda bizimle bilgi alisverisi yapmak istedigini soyledi.

Internet üzerindeki “içeriği kullanıcılar tarafından oluşturulmuş” en önemli sitelerden biri “YouTube”. Milyonlarca kullanıcı dünyanın her yerinden gezdikleri destinasyonlar ile ilgili görüntüleri yükleyip diğer insanlar ile paylaşıyorlar. Eğer siteye ulaşabilirseniz Akdeniz’de herhangi bir sahil kasabamızın adını yazın. Ne demek istediğimi çok net anlayacaksınız. Kendinizi Türkiye’yi seyahat etmek isteyen o insanın yerine koyun. Plan yapmadan gideceğiniz yeri görmek istemez misiniz? Internet bu yüzden turizmde çok önemli bir karar mekanizması haline geliyor. Youtube’u siz kendi ülkenizde kapatırsanız orada sadece insanların gidip bir şey izlemesini değil, mesela Antalya’da bir motelin kendi kamerasıyla çektiği tanıtım filmini Youtube’a koymasını da engellemiş oluyorsunuz.
Turizm Bakanlığı’nın, elindeki film ve imajların internetteki doğru kanallarda paylaşılabilmesi için profesyonel kişiler kadar amatör kullanıcılarla da işbirliği yapması gerekiyor. Bizim de bundan referansla bakanlığa sunduğumuz bir takım öneriler var.

Bırakalım Fransa’yı sadece Paris bile Türkiye’ye gelen turist sayısını katlıyor. Türkiye’nin turizm sektöründe başa güreşmesi için hedefleri ne olmalıdır?

Türkiye, gelen turist sayısı açısından karamsar bir noktada değil. Şu anda dünyada ilk 10 içerisindeyiz. Bu geçmiş 10-15 yıl öncesine kıyas ile inanılmaz bir başarı. Ayrıca gelen turistin bıraktığı gelir açısından da iyi bir konumdayız. Bakanlığın amacı şu anda yıllık %13 civarında olan büyüme hızını daha da arttırarak 2023 yılında (Cumhuriyetin 100. yılında) ilk 5 destinasyon arasına girebilmek. Bu iyi bir vizyon ve hedef. Ancak şu ana kadar bu sayıları tutturabilmemizin ardında, yabancı paranın Türkiye’deki alım gücünün yüksek olması ve tarihi ve doğal güzellikleri var. Bunların her ikisi de bizim kattığımız değerler değil. Bu önemli bir nokta. 2023 hedefini tutturabilmemiz için bilinçli bir turizm stratejisi izlememiz şart.
Ayrıca 15 yıl once turizme kapalı olan Rusya’nın artık en çok turistik gezi yapan ve para harcayan ülke konumuna gelmesi en çok bize yaradı.

Ne kadar çok turist ülkemize gelir ve memnun kalırsa, ileride beraberinde o kadar turisti getirecektir. Burada önemli olan evlerine döndüklerinde Türkiye izlenimlerinin ne olduğu, beklentilerine cevap verip vermediğidir. Ülkemizi ziyaret eden turist ne kadar çok olursa bırakacağı gelir de doğru orantıda o kadar artacaktır. Bu tavuk, yumurta hikayesi.

Geçenlerde Kültür Bakanı Ertuğrul Günay, Hollywood’a çağrı yaptı ve “ülkemize gelin, sizlere her türlü kolaylığı sağlayacağız” dedi. Türkiye “Troy-Truva” filmine ev sahipliği yapamayınca set Malta’da kurulmuştu. Biliyoruz ki; yüksek bütçeli filmlerin çekildiği her ülke ihya oluyor. Dev prodüksiyon şirketlerinin Türkiye’ye gelmesinin, tanıtımımız ve markalaşmamız açısından önemi nedir?

Sayın bakanımızın bu konudaki tavri çok önemli. Lakin Hollywood’un yapılan çağrıyı duyduğundan emin değilim. Geçtiğimiz mayıs ayında MGM’in başkanı Perry Stahman’ı getirerek Sayın Bakanımız ile tanıştırmıştım. Ziyaretimizin sebebi MGM’in yenisini yapmayı planladığı “Topkapı” projesinin orjinal mekanlarında çekilmesi talebi idi. Çünkü şu anda bu film Almanya’da tekrar yapılacak Topkapı setlerinde çekilecek. Sayın Bakanımız bu konuda gerekli olan “teşvik” yasasını 2009’dan önce çıkarmaya çalışacaklarını söylemişti.
Ülkemizin yabancı yapımlarda lokasyon olarak kullanılması çok önemli. Bir ülkenin tanıtımı için internetin kullanılmasının önemi kadar bir filmin çekildiği yer de filmin konusu kadar izleyenleri etkileyecek ve onların merakını uyandıracak etkili bir tanıtım aracıdır. Bu yüzden Türkiye’nin hem interneti etkin kullanması, hem de pek çok Hollywood yapımında mekan ve içerik olarak yer alması gerekiyor. Bunun için de yabancı filmler teşvik edilmeli. Sizin de dediğiniz gibi bir daha Truva filmi gibi büyük bütçeli Hollywood filmlerini kaçırmamamız şart. Yeni Zelanda örneği çok açık bir örnektir: “Yüzüklerin Efendisi” serisi ve peşinden Narnia, King Kong gibi pek çok filmin ardından 10 yıl önce yeri bile bilinmeyen bu ülke şu anda marka değeri açısından dünyanın ilk üçü içerisinde. Türkiye ise ilk 50’de bile değil.
Bu prodüksiyonları ülkemize getirmemiz için diğer ülkelerin yaptığı gibi ülkemizde film çekmek isteyen yapımcılara getirdikleri ve ülkemizde harcadıkları paranın bir kısmını geri “teşvik” olarak vermemiz ve KDV almamamız gerekir. Bu konuda TBMM”de bir yasa tasarısı var. Bir an önce çıkarsa Türkiye için faydalı olur. Çünkü Hollywood’da Ortadoğu ve Irak merakı başladı. Bu da Türk sinema endüstrisi için büyük bir fırsat.

ABD, Avrupa ve Uzak Doğu kendi epik öykülerini milyonlarca dolar harcayarak çekiyorlar. Peki, bize ait destanları, uzak ve yakın tarihimizi beyazperdede görebilmek için daha ne kadar bekleyeceğiz dersiniz?

Bunun en son ve güzel örneklerinden birisi Nicole Kidman ve Hugh Jackman’in oynadığı “Australia” filmi. 160 milyon dolara malolan bu filmin 100 milyonu studiolar tarafından karşılanırken 60 milyonluk kısmı yürürlükteki teşvik yasası sayesinde Avustralya hükümeti tarafından karşılanmış.
Benzer bir yaklaşımın zaman içerisinde bizde de oluşacağını umuyorum. Türkiye’nin Hollywood’u bir pazarlama aracı olarak kullanmayı öğrenmesi lazım. Üstelik bu karlı bir yatırım. Hem ülkenizi; kültürünüzü tanıtıyorsunuz hem yatırımınızı geri kazanıyorsunuz.
Bizim Türk Film Konseyi’ni kurma sebeplerimizden birisi de bu misyona hizmet etmek ve sinema endüstrisinde Türkiye için lobicilik faaliyetleri oluşturmak.

Türk Film Konseyi’nin geleceğe dair projelerini kısaca anlatır mısınız?

Türk Film Konseyi olarak bu sene içinde çekmeye başlanacak yapımcılığını üstlendiğim biri belgesel diğerleri uzun metraj film olmak üzere 4 projemiz var: Bu projelerden bir tanesi, Paris I Love You ve New York I Love You filmlerinin devamı niteliğinde olacak. 10 dünya yönetmeni İstanbul’a gelip kendi kısa filmlerini yapacaklar. Kendi Istanbul izlenimlerini bir hikaye ile anlatacaklar. Bu işlerin biraraya gelmesinden bir uzun film oluşacak. Bu yöntem pek çok şehrin kendisini tanıtmak için kullandığı bir format haline dönüştü. Paris, New York, Tokyo’dan sonra şimdi sıra Istanbul’da. Ayrıca Kudüs, Rio ve 2010 Expo fuarının düzenleneceği Shangai da sırada. Bu 10 yönetmenin arasında bir de Türk yönetmen olacak. 2010 İstanbul Film Festivali’nin açılış filmi olmasını hayal ediyoruz.

Film projelerinin yanında sırada Türkiye ve Hollywood film endüstrisini buluşturmaya yönelik “300 Kilit Adam” adında bir başka projemiz var. Los Angeles’ta düzenlenecek bu organizasyon, Amerikan film sektörünün önemli isimlerini bir davette bulusturacak. Türkiye’nin sinema endüstrisine sundugu kolaylıklar ve lokasyonlar tanıtılacak. Teşvik yasasından bahsedilecek, film yapımcıları Türkiye’ye davet edilecek. 6 gece boyunca 50’şer kişilik gruplar ile yapılacak bu yemekli davet Hollywood’un doğru isimlerine ulaşmamızı sağlayacak. Bu yemeklerde davetlilere Türk sinema endüstrisinin durumu, Türkiye’deki lokasyonlar, çekilmiş ve çekilmekte olan filmler anlatılacak. Davete katılacak yapımcı/studyo yoneticisine içinde 10 Türk filminin DVD’sinin bulunduğu bir hediye seti ve kitaplar verilecek.

Bunun dışında en önemli projelerimizden birisi de www.turkishfilmtalents.com projesi.
Özellikle son yıllarda Ortadoğu konulu filmlere olan ilgi sayesinde pek çok Hollywood yapımcısı yeni yüzler ve yetenekler arıyor. Bu sadece aktör ve aktristler için değil aynı zamanda yazarlar, besteciler, kostüm tasarımcıları, grafikerler gibi pek çok alanda yeteneğin yer aldığı bir havuz olacak. Bu site Hollywood’daki birçok sektör dergisinde de ilan edilerek tanıtılacak.
Diğer projeler ve yapılmış olanlar ile ilgili www.turkfilmkonseyi.com adresini ziyaret edebilirsiniz.