Röportaj: Yılmaz Erdoğan
Los Angeles’a sanki bir merkezden hep aynı şiddette bir meltem üfleniyor.
Sanki bu şehirde her daim bahar.
Bir de aroması var üstelik esintinin…
Emrah hep bir içten gülümsemedir önce havaalanında…
Esmer bir yüz, beyaz dişler ve hem Antepli, hem dünyalı bir gülümseme…
O şehirde dünyanın film sanatında en maharetli insanları yaşıyor.
Bildiğin süper lig!
*
Dünyanın en iyileri film yaparlar ve filmin en güzel parçalarından biri için Emrah’a gelirler.
Emrah bu düşler tarlasının afişlerini tasarlar, yapar.
Gerçek yeteneğin hak ettiği cesaretle buluştuğunda hiçbir engel ve sınır tanımadığının bir başka göstergesi Emrah kardeşim.
Maharetin öyle hemen ve her zaman alkışlanmadığı, kimsenin kendisine sıradan seyirci pozisyonunu (ki katiyen kötü bir pozisyon değildir, mesleği dişçi olanın tiyatroda pozisyonu seyircidir. Bu da normaldir. Ben de dişçide hastayım misal.) kendisine yakıştıramadığı bu gizli ya da açık eleştirmenler ülkesinde, yaratıcı zekanın önündeki engeller, aslında dünya ligi için bazen iyi bir idman alanı oluşturuyor.
Emrah burada pişirdiklerini orada Holivut’a servis edecek kadar geliştirmiş bir adam.
O buralı bir çalışkan.
*
“Biz de yapabiliriz” demeniz yetmez, bir de yapacaksınız!
Emrah bunu yapanlardan.
Çünkü şovbizinis zor bir alandır.
Karşınızdaki kitle “şımarık”tır.
Zira mesleğin kendisi şımarıktır.
Aktörler, aktristler şımarıktır, yönetmenler şımarıktır…
Bizatihi film yapma eyleminin kendisi şımarıktır.
Şımarmaya hakkı olanlar ise sadece yeteneklilerdir.
*
Emrah onlardan biridir.
Ama şımarmayla kaybedecek vakti olmadığını bilenlerdendir.
Ve nerede ne yapıyorsa içinde hep bir milli takım oyuncusu ve ruhu taşır.
Bayrağı hepimiz için ve gölgesinde hepimiz serinleyelim diye götürebildiği kadar yükseğe dikmek ister.
Türkiye’nin adını duyurmak, ülkemizi tanıtmak, burayı bir sinema ülkesi yapıp dünyanın merkezinde söz sahibi yapmak…
Bu cümlelerle özetlenebilecek ortak kaygılardır Emrah’la gurbette konuştuklarımız.
Ne yapılabilir?
Nasıl yapılabilir?
Bu bitmez milli mesaide üzerimize düşenler nelerdir?
*
Çünkü biliyoruz, gol atarsak sadece golcünün marifeti sonucu değildir ya da gol yersek bu sadece kalecinin kabahati olmaz.
İyi olacak. Emrah da biliyor.
Ben de biliyorum…
Hep daha iyisi olacak…
Emrah, olması gerektiği kadar sıcakta, olması gerektiği kadar kavruk doğmuş, sicim gözlü, beyaz gülüşlü bir esmer, her salonun cantisi, yüreğimin Anteplisi…
Emrah Yücel sevgili, yetenekli, can bir kardeşimdir.
Ne olacaksa iyi kardeşler sayesinde olacak.
HOLLYWOOD’UN ÖDÜLLÜ GRAFİKERİ
36 yaşında. Çocukluğunda kalem kağıtla baş başa kaldığı her an, ev ve araba planları çizdi. Dolayısıyla gireceği okul, Hacettepe Üniversitesi Grafik Tasarımı Bölümü’nden başkası olamazdı. Kendini bir gün New York’a attı ve üç yıl içinde tanıttı. Bu arada Pratt Üniversitesi’nde marketing masteri yaptı. Hollywood’a taşındı, birçok büyük filmin afişine imza attı, iki kez üst üste film afişinde en önemli ödül olan Key Art’ı kazandı. 1996’dan bu yana New York ve Los Angeles’ta yaşıyor. Sahibi olduğu Iconisus şirketi, Hollywood’da film stüdyoları için pazarlama stratejileri ve görseller üretiyor. Geçtiğimiz yıl yaptığı “Frida” kampanyası en başarılı uluslararası kampanya olarak değerlendirildi.
Çalışmaları Varşova, New Meksiko poster bienallerinde, Toronto, Glasglow, New York, Paris gibi şehirlerdeki sergilerde yer aldı. Kampanyalarını yaptığı son filmler, Alien, I Robot, Kill Bill ve Cold Mountain… Şu sıralar, Ridley Scott’un Mayıs 2005’te gösterime girecek olan Kingdom of Heaven filmi için çalışıyor.
YILMAZ ERDOĞAN
Biz de yapabiliriz demeniz yetmez, bir de yapacaksınız! Emrah bunu yapanlardan. Karşınızdaki kitle “şımarık”tır. Zira mesleğin kendisi şımarıktır. Aktörler, aktristler şımarıktır, yönetmenler şımarıktır… Bizatihi film yapma eyleminin kendisi şımarıktır. Şımarmaya hakkı olanlar ise sadece yeteneklilerdir. Emrah onlardan biridir. Ama şımarmayla kaybedecek vakti olmadığını bilenlerdendir. Ve nerede ne yapıyorsa içinde hep bir milli takım oyuncusu ve ruhu taşır. Bayrağı hepimiz için ve gölgesinde hepimiz serinleyelim diye götürebildiği kadar yükseğe dikmek ister.