Skip to main content

Emrah Yucel’i Amerkan sinema sektoru icin yaptigi afisler ile taniyoruz. “Kill Bill, Soguk Dag, Frida, Cennet Kralligi” bunlardan bazilari.

Yaklasik 1996 yilindan beri New york ve Los Angeles’te yasiyor ve calisiyorsunuz. Neden Amerikayi tercih ettiniz?

Aslinda dunya capinda yaraticiligin merkezi olan pek cok buyuk metropol var bularin basinda da Londra ve New York geliyor. Kendimi daha cok bir Avrupali kimligi icerisinde hissetmeme ragmen Amerika, sundugu olanaklar ile daha cok ilgimi cekti. New York yeni bir baslangic yapilacak bir sehir olarak ozellikle gocmenligin Londra’ya gore daha kolay oldugu bir yer. Bu yuzden oncelikle New York’da basladim. Sonradan zaman icerisinde Amerika’nin en buyuk ihracat gelirini elde ettigi sinema sektorunun kalbi olan Los Angeles’e Hollywood’a gecmenin daha akillica olacagini dusundum. Gorsel urunler ureten bir tasarimci olarak sinema sektoru aslinda piramitin en uc noktasi olarak tanimlanabilir. Cunku urettiginiz bir is dunyanin en ucra kosesine kadar dagiliyor ve bununla baglantili olarak da yaptiginiz ise verilen deger artiyor. Yaptigim isin uluslararasi dolasimda olmasi benim icin itici bir guc.

Film studyolarina sizler mi bir hazirlik yapip sunuyorsunuz yoksa onlar mi sizi buluyor?

Los Angeles’ta iki sirketim var. Bunlardan birincisi Turkiye’de daha cok taninan Iconisus. Digeri ise Imeanit films. Ozellikle son yillarda agirlikli olarak Oscarli filmlerin projeleri bize gelmeye basladi. Bunun arkasinda Selma Hayek’in “Frida” filmi ile aldigimiz KeyArt odulunun cok buyuk etkisi oldu.
Studiolar projeleri ile bize geliyorlar. Ornegin su anda elimizde iki adet ilginc proje var; bunlar 2007 de gundeme gelecek filmler. Bunlardan birincisi “Omen 666” filminin ikincisi. Digeri ise “Pathfinder” isimli bir savas filmi; Vikingler Kizilderililere karsi. Her iki film icinde su anda concept asamasindayiz. Filmler henuz cekim asamasinda ama biz pazarlama calismalarina basladik bile.

Web sitenizde ve kitaplarinizda bir film icin yapilmis pek cok farkli afis sergiliyorsunuz?

Aslinda biz bu yaptigimiz isi afis diye tanimlamiyoruz. Sektorde bunun ismi “Key Art” yani “Anahtar Gorsel”. Bizim uerttigimiz bir gorsel; afisten, DVD kapaklarina, otobus ilanlarindan, sokak billboardlarina kadar pek cok alanda farkli boyutlarda kullaniliyor. Bu anahtar gorseli tasarlarken de dogal olarak 4-5 ayi iceren bir calisma suresi boyunca pek cok farkli alternatif uretiyorsunuz. Bu “Kill Bill” icin yaklasik 400 afisken “Cennet Kralligi” icin 600 afis olabiliyor. Bu alternatifler arasindan Studiolar kendi filmlerini pazarlayacak afisi seciyorlar. Bir tasarimci olarak da studiolarin sectigi her afisi begenmeyebilirsiniz. Daha genis kitlelere hitap ettigi dusuncesi ile studio sadece starlarin gozuktugu daha siradan bir isi secebilir. Bu yuzden kendi begendiklerimi ve her is icin pek cok farkli ornegi de sergilemeyi seviyorum.

Sadece film afisleri yapmiyorsunuz. Ayni zamanda web siteleri de tasarliyorsunuz.

Evet bu anlamda en son Yunan Ortodoks Kilisesinin web sitesini tamamladim. Bu tasarim ile de Webby Awards da ruhani dalda en iyi web sitesi tasarimi odulunu aldik. (www.goarch.org). Bu site 500 – 600 sayfalik ve Amerikada gunde besbine yakin hit alan bir site. Ama Turkiye’de ozellikle starlar soz konusu olunca bu medyanin daha cok ilgisini cekiyor ve diger islerinizi bu golgede birakiyor. (www.emrahyucel.com ve www.imeanit.com)

Peki Turkiye’de calismalariniz var mi?

Amerikada ki iki sirketimin Turkiye icin yaptigi islerden guzel bir sinerji olustu. Oncelikle Turkiye’de sinema sektoru ile baslayan bir ilgi oldu. Bildiginiz gibi Asmali Konak, Vizontele Tuuba ve en son olarak da GORA projelerinin marketingini ustlendik. Sonuclarindan herkesin memnun oldugu bu projeleri baskalari izledi. Su anda uzerinde calistigimiz birkac ayri proje var. Ozellikle Turk sinemacilarda bu anlamda dogru pazarlamanin onemini anlamis durumdalar. Izleyenlerin bir filme gitme nedenleri arasinda “Film Afisi” cok onemli bir yer tutuyor.
Turkiye ile olan calismamizda sinema sektorunun pesinden bildiginiz gibi Avea/Tarkan projesi geldi. Oncelikle bu sponsorluk lansmani projesi icin New York’ta fotograf cekimleri ile basladik. Gectigimiz bahar tum Turkiye’de gordugunuz Avea’nin Tarkan lansmani imajlarini tasarladik. Pesinden reklam filmleri icin de hem fikir hem de produksiyon anlaminda calismaya basladik. Los Angeles’ten cok cazip produksiyon rakamlari onerdik. Ozellikle bu isin merkezi olmasi nedeni ile Turkiye ile kiyaslandiginda sasirtici ucuzlukta fiyatlarla karsilasabiliyorsunuz. Turkiye’nin neredeyse yarisina yaklasan rakamlarla ustelik de Hollywood produksyonu kalitesinde isler urettik. En son olarak Avea Tarkan projesi icin 2 adet reklam filmini tamamladik. Su anda baska reklam filmleri ile calismalarimiz devam ediyor.

Bu calismalari Amerika’dan mi yapiyorsunuz yoksa Turkiye’de de bir baglantiniz var mi ?

Turkiye’de gectigimiz Nisan ayinda bir reklam ajansi kurdum. Ismi “Istanbul Konsoloslugu”. Bu benim yillar once internette aldigim bir isimdi. Su anda tam Avea’nin en buyuk ajanslarindan birisi olmak yolunda ilerliyor. Henuz kurulali bir yil olmasina ragmen Istanbul’da 3-4 buyuk musterisi ile calismaya basladi. Bu anlamda Amerikan pazarlama formullerini Turkiye’de sunmak ve ozellikle yurtdisina acilmak isteyen yerli firmalara bir perspektif olusturmak amacindayiz. Amerika’dan bazi tasarimcilari buraya getirip Turk urunleri icin fikirler uretmeye ve ayni sekilde Turk tasarimcilarini da Amerika’daki arazi sartlarinda deneme basliyoruz. Bu anlamda Turkiye’deki sozde yabanci ortakli reklam ajanslarindan farkimiz bu olacak.

Reklamcilik ve sinema afisi tasarimi bu anlamda birbirinden uzak degil mi?

Ne yaziki Turkiye’de sinema afiscisi diye tanindim. Oysa yaptigim bir pazarlama isi. Hollywood bu isi kendi formulleri ve formatlari ile en iyi yapanlardan birisi. Bu formuller bir sinema filmi icin uygulanabilecegi gibi herhangi bir araba bir beyaz esya yada bir ulke icin bile yapilabilir. En son Will Smith’in “Ben Robot”filmi icin yaptigimiz calismalari goren Almanya AUDI concept arabalarinin reklamlari icin bizi aradi. Ve tum Avrupa’da bu kampanyayi basari ile biz yuruttuk. Dedigim gibi bu bir film olabilecegi gibi bir araba, bir banka, bir ulke yada baska bir urun de olabilir.

Turkiye’ye donmeyi planliyormusunuz?

Hayir boyle bir planim yok. Los Angeles’te yasiyorum ve orada mutluyum. Tabi ki ulkemi cok ozluyorum ve burada birseyler yapmak beni cok heyecanlandiriyor. Ama 3-4 ayda bir, ancak bir haftaligina gelebiliyorum.

Son olarak Antalya Altin Portakal Festivali icin gonullu olarak afis tasarimlarini yaptiginizi duyduk.

Evet. Bu sene Tursak, Altin Portakal Festivalini organize ediyor. Beni aradilar biraraya gelip meseleye bakislarini ve misyonlarini paylastilar. Ben de gonullu olarak elimden geleni yapacagimi soyledim. Hem Amerika’da hem de Turkiye’de siyasete olan guvenin gittikce azaldigi ve hatta tukendigi bu gunlerde kisisel olarak tek umudun “ Sivil Toplum Orgutleri” oldugunu dusunuyorum. Bu anlamda da onlara tam destek vermeyi ve mumkun oldugunca katilimci olmayi dogru buluyorum.

Turkiye bu anlamda cok bilincli ve atilimci. Amerika’nin Turkiye’den bu alanda ogrenmesi gereken cok sey var. Ozellikle Avrupa Topluluguna giris cabalari ile yapilan gelismeler cok pozitif. Her geldigimde Turkiye’yi daha heyecen verici buluyorum.